Mustafa Kılıç
Ben de Gökyüzüne Aşık Olanlardanım...
Türk Hava Kuvvetlerinde Astsubaylık, emekli olduktan sonra havacılık tarihi araştırmacısı ve yazarlık yapmakta olan Mustafa Kılıç ile bir araya geldik bu ay.Gökyüzüne aşık olan ve mesleği ile her daim kol kola giden Mustafa Kılıç’ın özel açıklamalarıyla sizleri başbaşa bırakıyorum ...
Türk Hava Kuvvetlerinde Astsubaylık, emekli olduktan sonra havacılık tarihi araştırmacısı ve ayrıca yazarlık yapmaktasınız. Mustafa Kılıç kendisini nasıl tanımlar?
Ben de Asumana âşık olanlardanım ( Asuman= Gökyüzü ). Çoğu zaman da havacılık bir virüstür, yakalandığınızda kurtulamazsınız hayatınız bitene kadar onunla yaşarsınız.
1977 yılında ağabeyimin bir işi için Ankara’ya gelmiştik. Erken geldiğimiz için biraz zaman geçirmemiz gerekiyordu. Gara yakın Kore Parkında dinleniyorduk. Ağaçların arasından bir paraşütün indiğini gördüm, ne olduğunu anlamaya çalışırken aynı paraşütün yukarı doğru çıktığına tanık oldum. Gördüğüm büyük yapının Paraşüt Kulesi olduğunu anlamam çok sürmedi. Ağabeyimi kolundan sürükleyerek Türk Hava Kurumunun (THK) paraşüt kulesine götürdüm. Gençler neşe içinde kuleden atlayış yapıyorlardı. Görevlilere “ ben de atlayış yapabilir miyim? Kaç lira? ” diye sorunca güldüler.
Burası THK, atlayışlar ücretsizdir dediler. Adrenalin ile ilk kez orada tanıştım. Paraşüte güvenip kendimi boşluğa bırakmak müthiş bir duyguydu. Heyecanıma tanık olan kulede görevli hocalar nereli olduğumu sorduklarında havacıların şehri, Eskişehirliyim dediğimde ise “O zaman sen uçaktan da atlayabilirsin” dediler. THK Türkkuşu’nun Eskişehir İnönü’deki eğitim merkezinde ücretsiz paraşüt kurslarından bahsettiler.
Havacılık virüsü işte o kulede bulaştı bana. Eskişehir’e döndükten sonra lisede havacılık kolunu kurdum. Yedi arkadaşımla birlikte İnönü’de paraşüt eğitimi aldım.
Aynı dönemlerde Eskişehirspor Genç ve Amatör futbol takımında oynuyordum. Zonguldak’taki bir maçta parmağımdan sakatlandım. O maçtaki başarılı performansım yerel gazetede fotoğrafımla birlikte yer alınca, mahalle kahvesinde babama gazeteyi göstermişler. Oysa babam benim arkadaşımda ders çalıştığımı sanıyordu. Sakatlık babam için yeterli bir sebepti. Top’tan para kazanılmazdı, devlet memuru olmalıydım. Astsubay okulu sınavlarına, İzmir Gaziemir’e bizzat babam götürdü. Hava Teknik Okullarını 123. Sırada kazanarak havacı astsubay olmaya adım attım.
Dile kolay tamı tamına 47 yıl. Virüs hala içimde ve capcanlı.
Bunca yıl sonra, önemsediğim tek şey havacılık adına biriktirdiğim bilgi ve becerileri genç nesil havacılık âşıklarına aktarabilmek. Bunun en güzel yanı da yazmak.
Emekli bir hava astsubayı olarak ilgi duyduğum ve yıllar içerisinde bir dosyada biriktirdiğim küçük zabit makinistlerin tarihsel gelişimini, sonrasında gedikli uçmanları ve evirilerek 1939 yılında astsubay pilotlara dönüşen hava kuvvetlerimizin emektar sınıfını kronolojik bir sıra ile kitaba dönüştürdüm..
Gökyüzüne merakınız nasıl başladı? Ne cazip etti sizi gerçekten?
Ben Eskişehirliyim, oturduğumuz mahalle hava üssüne yakın bir lokasyondaydı. Çocukluğumuzun bütün oyunları uçak sesleri ile bölünürdü. Çok naif çocuklardık. Birbirimize kızdığımızda bile kötü sözleri uçak sesleri arasında söylerdik. Nadiren de olsa paraşüt atlayışlarına tanık olurduk. Hayranlıkla yere inişlerini seyrederdik. Eskişehir’e yeni bir uçak gelir ise onu mutlaka uçuştaki sesinden ayrıt ederdik. İlk keşfeden de arkadaşlarına anlatır ve ilk anlatış bir ayrıcalık gibi algılanırdı. Hele isimlerini de söylerseniz, uzman edası ile gezersiniz. Bak bu F-4 Phantom (Hayalet) ya da F-100 (Uçan Tabut). Gece sokak başı muhabbetlerinde mutlaka uçaklar konuşulurdu.
Mahallemizde kiracı olarak oturan Astsubaylar olurdu. Bizler ile çok sıcak iletişim kurarlardı. Bekâr evinde kalanlara da sık sık misafir olur onlardan havacılık ile ilgili bilgiler, anılar dinlerdik.
Bazen de onları kıskanırdık. Mavi üniformaları ile mahalleye girdiklerinde genç kızların gözlerinin içi parlardı.
Ailenizden gelen bir genetik diyebilir miyiz?
Babam da bir devlet memuru idi. Benim de devlet memuru olmamı hayatımı kurtarmamı isterdi. Sülalede birkaç subay ve astsubay akrabamız da vardı. Onların da desteği ile havacı olmayı isteyerek ve bilerek seçtim.
Türk havacılığını geçmişten günümüze nasıl anlatırsınız bize kısaca?
1911 yılında İstanbul Ayastefanos ( Yeşilköy ) meydanında Türk havacılığının başladığını söyleyebiliriz. Dönemin şartları gereği maalesef tayyare yapabilecek bir altyapı ve organizasyona sahip değildik. İlk tayyarelerimizi Fransa’dan satın alarak uçmaya başladık. Pilotaj eğitimlerimiz de o dönemlerde dışarıdan eğitim alarak sürüyordu.
1. Dünya Savaşında müttefikimiz olan Almanlar ile havalarımızı korumaya çalıştık. Almanların mağlubiyeti sonrasında işgal edilen vatanımızda henüz havacılık sanayimizi kurabilmiş değildik.
Ulusal Kurtuluş Savaşında yine tayyarelerimizin azlığından yakınıyorduk. Gizlice alınan ve yurda gizlice getirilen uçaklar ile amansız hava savaşları veriyorduk. Yokluğunu çektiğimiz tayyarelere sahip olmak adına Cumhuriyetin ilanından hemen sonra Türk Tayyare Cemiyeti (THK) ve Alman Junkers firması ortak girişimi ile Kayseri’de TOMTAŞ adında uçak fabrikası kuruldu. Kısa süren bu girişimden sonra ABD, Polonya ve tekrar Almanya ile yapılan protokollerle uçak üretmek üzerine girişimlerde bulunuldu. Sonrasında Selahattin Alan, Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ gibi kişilerin girişimleriyle uçak üretimleri yapıldı. 1941 yılında THK Uçak Fabrikası da çeşitli tiplerde uçak ve planör üretimi gerçekleştirdiler.
Son yıllarda ise TUSAŞ ve özel girişimlerle insansız hava araçları üretimde önemli ilerlemeler kaydetmeye devam ediyoruz. Ben de Asumana âşık olanlardanım ( Asuman= Gökyüzü ). Çoğu zaman da havacılık bir virüstür, yakalandığınızda kurtulamazsınız hayatınız bitene kadar onunla yaşarsınız...
Bildiğim kadarıyla birçok tarihi eşyaların elinizde olduğunu ve ayrıca belgeler ile de büyük ses getirmektesiniz?
2002 yılında Hava Kuvvetlerinden emekli olduktan sonra yolum bir kez daha THK ile kesişti. Havacılığa ilk başladığım yer olan Ankara paraşüt kulesi yerleşkesinde THK havacılık müzesi kurulması kararı alındı. Sağ olsunlar THK Genel Başkanı olan komutanım da bu müze kuruluşunda ve sonrasında ilk amiri olarak görev yapmam için beni seçti.
Müzenin kuruluşunda ve sonrasında görevimin çok önemli olduğunu kavradım. Havacılık tarihini, özellikle de THK tarihini çok iyi bilmeliydim. THK Genel Başkanlık kütüphanesindeki yaklaşık 1. 500 adedi bulan kitap, dergi, broşür ve belgeleri okudum. Notlar alıp, gerekli gördüğüm görselleri de bilgisayar ortamına aktardım.
Müze amiri olarak görevim sırasında THK ve Türkkuşunda görev yapmış olanlardan ve/veya onların çocuklarından, torunlarından ellerindeki bilgi ve belgeleri dijital olarak temin ettim. İlk kitabımı da bu süreçte 2006 yılında “THK-13 Uçan Kanat” adı altında çıkarttım. Kitabımın tüm gelirini de THK’ya bağışladım.
Nasıl temin ettiniz bu kadar doneyi?
2002 yılından başlayan süreçte; sahaflardan, antika pazarlarından, internet ortamlarından ulaştığım THK ile ilgili belge, fotoğraf ve materyalleri maddi imkânlarım doğrultusunda temin ettim. Etmeye de devam ediyorum. Özellikle şehit Avni Yaykın hocamızın oğlu Özcan Yaykın ağabeyimden, Cemal Uygun hocamızın oğlu Cengiz Uygun ağabeyimden babalarına ait birçok belge ve materyali sergilerimde kullanmak üzere kendilerinden alıyorum. Eskişehir’in efsane havacısı Abdülhalim Canko büyüğümüzün torunu Murat Canko kardeşim, dedesine ait tüm belge ve objeleri bana vermiştir. İstanbul’da (R) Albay Mecit Tekirgöllü’nün oğlu Kadir Tekirgöllü’den birçok hava fotoğrafını temin ettim. Değerli hava modelcilerinden uçak modellerini bağış yolu ile koleksiyonuma dâhil ettim.
Nasıl zorluk yaşadınız, baktığımıza kolay olmasa gerek?
THK’da başlayarak 47 yıldır sürdürdüğüm havacılık aşkımda hiçbir eksilme olmadı. Aksine her geçen gün bu sevgim büyüyerek devam ediyor.
Bir şeyi severseniz, ilgilenirsiniz!
İlgi sizin bilginizi artırır.
Bilgi de daha çok sevmenizi sağlar.
THK’nun 2009’ da başlayan kötü yönetimi sonrası bugün maalesef eski misyonundan çok uzaklaştığı gerçeği tüm gerçek havacıları üzmektedir. 2012 yılında ayrıldığım, çok sevdiğim THK’nın kötü yönetilmesi en büyük üzüntümdür.
Yazarlık mesleğine nasıl adım attınız kaç kitabınız var?
Yukarıda sözünü ettiğim tüm bilgi birikimimi çeşitli televizyonlarda, üniversitelerde ve STK’larda anlatmaya çalışıyorum. Daha kalıcı olması ve gelecek nesil havacıların faydalanması düşüncesi ile kitap yazmaya ağırlık verdim. Bugüne kadar 12 adet kişisel kitabımın yanı sıra 3 adet ortak yayına destek verdim. Umarım bilinmeyen havacılık tarihi, sevenleri tarafından okunmaya devam eder.
Yeni kitabınız çıktı ‘’ Küçük Zabit Makinistler, Gedikli Uçmanlar, Astsubay Pilotlar ‘’ bize neler anlatmakta?
Emekli bir hava astsubayı olarak ilgi duyduğum ve yıllar içerisinde bir dosyada biriktirdiğim küçük zabit makinistlerin tarihsel gelişimini, sonrasında gedikli uçmanları ve evirilerek 1939 yılında astsubay pilotlara dönüşen hava kuvvetlerimizin emektar sınıfını kronolojik bir sıra ile kitaba dönüştürdüm. Bir anlamda hava astsubaylarının eğitimleri ve kuvvet içerisindeki görevlerini gün yüzüne çıkarmayı amaçladım.
Diğer kitaplarımda olduğu gibi maddi bir beklenti olmadığım düşüncesi ile bu çalışmamın tüm gelirini emekli astsubayların resmi kurumu olan Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) Ankara Etimesgut Şubesine bağışladım.
Bu kitabın lansmanını Etimesgut Belediyesi 100. Yıl Kültür Merkezinde emekli astsubayların katılımıyla gerçekleştirdik. Tanıtım sonrası efsane havacı, bir dönem küçük zabitlik de yapan Vecihi Hürkuş’un hayatını anlattığım bir konferans verdim.
Yeni projeleriniz olacak mı?
Elbette olacak, bir aşığın sevgilisinden ayrılması mümkün mü? Havacılık tarihi üzerine onlarca kitap yazılmakta. Birçoğu akademik dille yazılan bu kitaplarda naçizane benim gördüğüm eksiklik, duygu noksanlığı. Yaşayan efsane havacı büyüklerimizin inanılmaz yaşam öyküleri henüz tam anlamıyla literatürümüze kazandırılmadı. Umarım bu alandaki boşluğu doldururum. Çok teşekkür ederim bir arada olduğumuz için ve bizlere bu özel konuları paylaştığınız için.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Öncelikle ben sizlere teşekkür ederim. Havacılık tarihimizin unutulmuş kahramanlarını anlatmaya çalıştığım çalışmalarıma ışık tuttuğunuz için.
Size sonsuz teşekkür ederim.
Röportaj ; Sertaç Darcan
2 Yorum
Sertaç Beye emekleri için candan teşekkür ediyorum. Selamlar sevgiler sunarım.
Bu aşk hiç bitmesin Mustafa Kılıç. Araştırmalarına ve yazmalarına devam et kardeşim.
Yorum Ekle