24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
CUMHURİYET’İN BAYRAĞINI TAŞIYAN ELLER

Hepimizin hayatında unutulmaz bir “ilk gün” vardır. O gün, bizi biz yapan, içimizdeki cevheri ortaya çıkaran ve hayata dair en anlamlı değerleri öğrendiğimiz bir başlangıçtır. Benim için o gün, ilkokula başladığım ilk gündü. Sabahın erken saatlerinde, annemin telaşlı sesiyle uyandım. “Hadi, geç kalma!” dedi. Babam, her zamanki gibi yorgun adımlarla işe gitmişti. Oysa içimde bir kıpırtı vardı. O sabah, sıradan bir gün değildi. O sabah, yeni bir dünyanın kapısını araladığım gündü. Okulun bahçesine adım attığımda, etrafımdaki çocukların sesleri ve annelerin yüzlerindeki endişe arasında kendimi kaybolmuş hissettim. Zil çaldığında herkes sınıflara doğru hareket etti. Kalabalığın içinde yürürken ayaklarım titriyordu. Sınıfa adım attığımda, bir şeylerin değişeceğini hissettim. Ve o an, hayatımda ilk kez bir öğretmenin gözleriyle tanıştım.

Öğretmenimiz sınıfın önünde duruyordu. Uzun beyaz gömleği ve otoriter duruşuyla ilk bakışta sert gibi görünse de gözlerinde bir davet vardı. Sessizliği sağladıktan sonra elindeki tebeşirle tahtaya yazdı: CUMHURİYET. “Bu kelimeyi öğrenin çocuklar,” dedi. “Cumhuriyet, sizin özgürlüğünüzdür. Cumhuriyet, sizin geleceğinizdir. Ve bu Cumhuriyet’i bize Gazi Mustafa Kemal Atatürk armağan etti. O yalnızca bir lider değil, aynı zamanda bizim Başöğretmenimizdi.” O an o kelimenin büyüklüğünü tam anlamasam da kalbimde bir kıpırtı hissettim. Elimdeki kalemle dikkatlice o kelimeyi yazmaya çalıştım: CUMHURİYET. O kelime, yalnızca bir sözcük değil, bana verilen bir emanetti.

Haftalar geçti ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı geldi. Sınıfın en sessiz çocuğu olmama rağmen bayrağı taşıma görevini bana verdiklerinde, o anın ağırlığını iliklerime kadar hissettim. Bayrak, yalnızca ellerimde tuttuğum bir kumaş parçası değildi. O, bu milletin özgürlüğünü, bağımsızlığını ve geleceğini temsil ediyordu. O yürüyüş sırasında, sadece bir çocuk değil, Cumhuriyet’in emanetçisi bir nefer olduğumu hissettim. Yürüyüşün ortasında, kalabalığın arasında babamın yüzünü gördüm. Her zamanki yorgunluğu, o anda yerini gurura bırakmıştı. Gözlerinde öyle bir bakış vardı ki, hiç konuşmadan, “O bayrağı yalnızca ellerinle değil, kalbinle taşıyorsun,” diyordu. O gün, babamın bakışlarında hayatımın en önemli dersini aldım: Özgürlük, emekle kazanılır ve yürekle taşınır.

Ve işte bütün bu anlar içinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri kulağımda yankılandı: “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” Atatürk, yalnızca bir lider değil, aynı zamanda bu milletin ilk öğretmeniydi. Onun kurduğu Cumhuriyet, eğitimle şekillenmiş, öğretmenlerin ellerinde büyümüştü. Sınıfta elimi tutup kalemimi düzelten öğretmenim, o büyük resmin bir parçasıydı. O resmin içinde sadece harfler yoktu; hayaller, umutlar ve bir milletin aydınlık geleceği vardı.

İyi ki vardınız, iyi ki yolumuzu aydınlattınız. Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten, Ayşe Öğretmen’e ve bugünün öğretmenlerine kadar uzanan o ışık hiç sönmesin. Bir gün değil, her gün sizin gününüzdür.
24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun!